Totaliter Rejimlerin Kurulması ve Sonuçları

Totaliter Rejim ne demek?

Totaliter rejimler, topluma ve bireylere hemen hemen hiçbir özgürlük tanımayan, tüm toplumu belirli bir ideoloji doğrultusunda yönlendiren, kullanan ve bunun için de baskıcı yöntemleri devreye sokan yönetim sistemleridir. Totaliter rejimlerin 20. yüzyıldaki en belirgin örnekleri, faşizm, nazizm ve komünizmdir.
Sözü edilen sistemlerin tümünde devlet, belirli bir ideoloji adına, toplum üzerinde büyük bir baskı uygulamıştır. Muhalifler acımasızca ortadan kaldırılmış, tüm toplum adeta bir “korku rejimi” ile yönetilmiştir.

Totaliter rejimde kişilerin görüşlerinin bir önemi yoktur.

Savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik bunalımlar totaliter rejimlerin doğuşunda  etkili olmuştur.

İtalya’da Faşizm

  • İtalya, I. Dünya Savaşı‘na yeni sömürgeler (Alman sömürgelerinden ve Anadolu’dan yerler) vaat edilmesi üzerine katılsa da savaş sonunda umduğunu elde edememişti.
  • Savaş sonunda sosyal ve ekonomik hayatında büyük sarsıntılar olmuş, asker kaçakları ülkeye dağılmış, işsizlik iç politikada istikrarı bozmuştu. İşçiler sosyalizm ve kominist fikirlerin etkisi ile harekete geçmişti.
  • Bu durum Kasım 1919’da seçimlere ilk kez katıldığı halde meclise giremeyen Benito Mussolini liderliğindeki Faşist Partisi’nin aydınlar, askerler ve halk arasında hızla taraftar toplamasını sağladı.
  • 1922 Ağustosundaki genel işçi grevi ekonomiyi felce uğratmış ve bunun üzerine Faşist Partisinin “Kara Gömlekliler”i Napoli’den Roma’ya doğru yürüdü. Darbe yapılmasından çekinen hükümet istifa etti. İtalyan kralı 30 Ekim 1922’de başbakanlığa Mussolini’yi atamak zorunda kaldı. Böylece İtalya’da Faşist Parti iktidarı başladı.
  • Mussolini, iktidarının ilk yıllarında ülkede kamu düzenini sağlayıcı, sendikalara saygılı, özel sektöre güven veren bir politika izledi.
  • 1924 yılına doğru İtalya’nın siyasi havası tekrar bozulmaya ve Mussolini’ye karşı muhalefet sesini yükseltmeye başladı. Muhalefetin 31 Aralık 1924’te Floransa’da düzenlediği mitingin Mussolini taraftarlarınca basılması ile demokratlarla, iktidar arasındaki kavga şiddetlendi. Bunun üzerine Mussolini 1926 yılında eski liberal anayasanın yerine Faşist Partisinin iktidarını egemen kılan yeni bir anayasa yürürlüğe koydu.
  • 1927 yılında hür sendikacılığın yerini, devlet ekonomiyi kontrol altına almasına yönelik her meslek grubunun bir sendika hâlinde teşkilatlanmasını sağlayan “Korporatif iş yasası” aldı.
  • Aynı yıl iktidar partisi dışındaki bütün siyasi partilerin faaliyetleri yasaklandı. Muhalefet milletvekillerinin de parlamento üyeliği kaldırıldı, Böylece tam bir diktatörlük dönemi başladı.
  • 1926’daki ünlü Scala nutkunda, Mussolini  “Her şey devlet içinde ve devlet için, hiçbir şey devlet dışında ve başka bir şey için değildir. (…) Birey devletle uyumlu olduğu ölçüde önemlidir.” diyerek, bütün yetkileri elinde topladı.
  • Mussolini dış politikayla ilgili olarak “Sürekli barış ne mümkün ne de faydalıdır. Sadece savaş insan enerjisini en yüksek gerilimde tutar.” diyordu.

 Almanya’da Nazizm

  • I. Dünya Savaşı sonlarına doğru cephe gerisinde iç sorunlarla karşı karşıya kalan Almanya’da Kasım 1918’de askerî bir ayaklanma sonucu imparatorluk yıkılarak cumhuriyet ilan edildi.
  • Almanya’da yaşanan sosyal ve ekonomik bunalım Versay Antlaşması’nın imzalanmasıyla daha da artırmıştır. Bu bunalımdan kurtulmak amacı ile  Ağustos 1919’da “Weimar Anayasası” ilan edilerek demokratik düzene geçilmesine karar verildi.
  • Weimar Cumhuriyeti hükümetleri Almanya’nın sorunlarını çözmekte yetersiz kaldı.
  • Versay Antlaşması duyulan tepki ülkede sağ akımların güçlenmesini sağladı.
  • 1924 seçimlerinde Versay Antlaşmasının yok edilmesini, kominist düşmanlığını ve Alman ırkının üstünlüğünü savunan Nazi Partisi ilk kez meclise girdi.
  • 1929 dünya ekonomik krizi ile sanayi üretiminin yarıya düşmesi, işsizliğin artması, vergilerin arttırılması, Almanya’nın savaş tazminatını ödemekte zorlanması Nazi partisini güçlendirdi.
  • Nazi Partisi, 1932 seçimlerinden en güçlü parti olarak çıktı. 1933’te Adolf Hitler’in başbakanlığa getirilmesi ile iktidarı ele geçirdi.
  • Hitler, muhalefete karşı sert tedbirler aldı. Tevkif edilen komünist ve sosyal demokrat milletvekillerinin mecliste bulunmadığı sırada meclisten 4 yıl süre ile olağanüstü yetkiler alarak diktatörlüğünü ilan etti.
  • Nazi Partisi, düşüncelerini herkese kabul ettirebilmek için Almanların isteklerine hitap etmeye çalıştı. Endüstri, savaş sanayisine kaydıkça büyük şirketlerin de kasalarına milyarlarca mark girecekti. Alman generallerin rütbe, yeni görev, yüksek maaş ve madalyalara kavuşarak toplum içinde saygınlığı artacaktı. Toprak sahiplerine Avrupa’da yeni topraklar vaat ediliyordu. Şimdiye kadar önemsenmemiş dükkân sahipleri, ufak bürokratlar, öğretmenler ve çeşitli meslek erbabı itibar kazanacaktı.
  • Hitler iktidarını sağlamlaştırmak için bir yandan “Gestapo” (Alman gizli servisi), ile büyük baskılar kurarken bir yandan da “Adolf Hitler Okulları’nda” propagandacılar yetiştiriyordu.
  • Nazizm, disiplin, emirlere bağlılık, görev anlayışı, düzen, cesaret vb. özelliklerin sadece Alman ırkında olduğunu iddia ediyordu. Başka ırklarla karışıma karşıydılar.
  • Bu dönemde Alman dış politikasının hedeflerini Hitler şu sözlerle ifade etmiştir: “Nasyonal-Sosyalist akım, … Nasyonal Sosyalist akım, bu günkü nüfusumuzla toprak düzeyimiz arasındaki dengesizliği ortadan kaldıracak tarihsel geçmişimizle bu günkü güçsüzlüğümüz arasındaki dengesizliği yok etmeye çalışacaktır.”

Nasyonal Sosyalizm Nedir? 

Yahudi düşmanlığına dayanan, Alman ırkının üstünlüğünü esas alan, bütün Almanları tek bir devletin içinde birleştirmeyi hedefleyen Hitler ile uygulamaya konulan bir doktrindir.

İspanya’da Franco Dönemi

  • İspanya’da iç savaşın başlamasında XIX. Yüzyıl başlarından itibaren yaşanan siyasi istikrarsızlık, ekonomik sorunlar ve iç karışıklıklar etkili olmuştur.
  • 1902’de İspanya tahtına geçen 16 yaşındaki XIII. Alfonso anayasal monarşiyi benimseyerek anayasayı ilan etti.
  • 1923’te bütün demokratik müesseseler kapatılarak asker destekli bir yönetim kurulsa da başarılı olunamadı ve anayasal sistem tekrar kuruldu. Fakat bu gelişme de ülkeye huzur getirmedi ve 1931’de Kral Alfonso ülkeyi terk edince cumhuriyet ilan edildi.
  • Cumhuriyet yönetiminin dine ve din adamlarına karşı tavır alması,(kilise okullarının kapatılması, din adamlarına yapılan yardımın kesilmesi) toprak reformlarına girişmesi ve köylülerin, zenginlerin topraklarını ele geçirmek istemesi silahlı çatışmalara sebep oldu. 1936’da milliyetçiler ve cumhuriyetçiler arasında iç savaş başladı.
  • Cumhuriyetçiler Valencia’da, milliyetçiler de Franco liderliğinde Burgos’ta hükümet kurdular. Fransa ve SSCB, ideolojik nedenlerle cumhuriyetçileri, Almanya ve İtalya ise milliyetçileri destekledi. İngiltere, kamuoyunun baskısı sebebiyle tarafsız kaldı. 1939’da Madrid’in milliyetçiler tarafından ele geçirilmesiyle iç savaş son buldu.
  • İç savaş sonrasında iktidara gelen Franco yönetimi ilk dönemlerde Batılı devletler tarafından dışlandı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra BM’nin İspanya ile ilişkilerini kesmesiyle bu olumsuz süreç devam etti.
  • Soğuk Savaş döneminde kutuplaşmanın artmasıyla Batılı devletlerin İspanya’ya yakınlaşması ilişkilerin düzelmesini sağladı. İspanya 1955’te BM’ye, 1958’de Avrupa Ekonomik İş Birliği Teşkilatına girdi ve ABD ile imzalanan anlaşma ile bu devlete üsler verdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan yazıların/içeriklerin tüm hakları “tarihyolu.com” aittir. Kaynak gösterilse dahi yazının/içeriğin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya/içeriğe aktif link verilerek kullanılabilir.

YAZAR BİLGİSİ
Tarih öğretmeni. Gücü yettikçe tarih yolcularına rehberlik edecek, öğrenmeye devam edecek bir tarih talebesi.
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.